Uzatmama gerek yoktu. Bu tip yerlerde beni çoğu insan tanır
bir de üstüne severdi. Kavga çıkarmamak, çıkaranları kibarca ayırmak, personele
hal hatır sorduktan sonra gittiğiniz her yer neredeyse sizin sayılabilirdi. Bu gibi
bir kaç mekanın sahibi sayılırdım. İçeri girer bar taburelerinden birine geçip
içkimi içer ve gecenin getirdiği mezelerle yoğun geçen iş haftasının açlığını
giderirdim. Ben yerime geçince garson hiç uzatmadan biramı açar sinsice
gülümserdi. Bir kaç gelişten sonra simam tanınmış neden geldiğim de anlaşılmış
olurdu. Belki de bana gösterdikleri garip saygı biraz da bundandı. Düzdüm. Ne
istediğim ne yaptığım belliydi.
Elimdeki biradan bir yudum alıp tek dirseğim bar masasında
arkama doğru baktım. Masalara göz gezdirdikten sonra tekrar önüme döndüm.
Biramdan bir yudum daha alıp telefonumun sesini kıstım. Mailler ve arayanlar
haftanın 5 gününü alıyordu zaten. Kafa dağıtmak için çıkılan bir cumartesi
gecesinin çalan telefonla kesilmesine gerek yoktu. Biram yarılandığında arkama
tekrar döndüm. İlk bakışmalardan sonra yarım biralık beklenti üstümdeki ilgiyi
arttırmıştı. Bana doğru bakanlara hiç uzatmadan kısa bakışlar, bira yudumları
arasında ufak tebessümler gönderiyordum. Tek bir kişi seçmek bana göre bile
biraz fazla iddalıydı. Bakışlarım bir kaç kişi arasında gidip gelirken içimden
önce gelen kazanır diyordum. Genelde bara kadar gelip bira ısmarlama
bahanesiyle yanıma sokulanlar, barmenden peçete isteyenlerden daha fazlaydı.
Konuşma çok uzamadan, gürültü ya da sıcak bahane edilip dışarı çıkılıyor, ara
sokaklardan birinde burun buruna gelinip geri çekiliyordu. Mesafe ne istediğini
bilen kadınları deli ederdi. Bu kadar bilgili konuştuğuma bakmayın. Bana göre
iki tip kadın vardı ve bunları sadece iki şekilde mutlu edebilirdiniz. Severek
ve.. Sanırım ben ikincisinde daha başarılıydım.