7 Ağustos 2012 Salı

Kaçsak kaçsak nereye kaçsak? - Ölüdeniz

Bol fotoğraflı azıcık yorumlu ilk gez-gör postumuza hoş geldiniiz.. Pazartesi sendromuna inat haftasonu tatilimi hatırlamak için bir yandan resimlere bakıyorum bir yandan maillere cevap verip, Japonlarla savaşıyorum... Tabii ki arka fonda Mahsının acıklı sesiyle yıkılmadım ayaktayım şarkısına eşlik ediyorum. 

Cuma günü bahsetmiştim. Bu hafta birazcık uzaklaşıcaz diye.. İzmir'den giderken 6, dönerken 3,5 saatlik bir yolculukla (nasıl oldu demeyin, oluo ;)) Fethiye, Ölüdeniz'e gittik. Hem de günü birliğine.. Biliyorum çok zekiyiz, ama yoğunuz da napalım. Tatil için zaman yok, ama Allah'tan kaçış için hafta sonları var ;)  

Öncelikle yolculuklardaki aksesuarlar önemlidir. Size bir şeyler hatırlatmalılar. Sayalım sol baştan; "Sonsuzluk", "Yaşam Ağacı", bu araların olmazsa olmazı "barış" simgeleri kollarda, ben huzurda. Uzakta.. Oohhhhh valla yokmuş keyfime.. ;)


Ölüdenizin her köşesini çeksem, ordaki cennet hissini veremem herhalde. Şu filmlerde gördüğünüz sahil kasabalarında beğendiğiniz herşeyi birleştirin vee karşınızda Ölüdeniz işte.. :)

Geldiniz sahile.. Bakın karşınıza. İşte manzaranız.. Çok kıpraşmayın taşlar ayakları baya acıtabiliyor. 


Kafanızı birazcık kaldırın (kıskançlık gibi kalıcı bir hastalığınız yoksa yapın, varsa uzun süre "yaa yaaa.." diyen bir ifade oluşabiliyor yüzünüzde). Evet insanlar uçuyorlar, takla atıyorlar, hava da dönüyorrlaarrr..  Gittik konuştuk. Günümüz koşullarına göre (tabi ki kendi bütçemden bahsediyorum) 35dk için fiyatlar biraz zorlar cinsten ama olsun. Bir sonraki gidişimizde kesinlikle atlıyoruz. Yamaç paraşütünü bir sonraki gelişimize erteledik ama bu sefer de izlemeye doyamadık.. Uzandığınız yerde onlarca paraşüt görüyorsunuz.. Hepsi de büyük bir profesyonellikle takla atıyor dönüyor.. Yok yok yapılacak nasıl olsa, kıskançlık yok.. 



Yeşille mavi gerçekten bir arada burda.. Teknemize binip Kelebekler Vadisine giderken bu manzaraya hayran kalmamak elde değil.. (Tipik gezi rehberi cümlelerini de ustalıkla kullanabilitemden sonra diyebilirim ki ben gezmeye, gezdiğimi, gördüğümü anlatmaya gelmişim bu dünyaya  :))



Teknemizde keyfimiz de yerinde.. Normalde tekne turlarında çalan ciguli, yıldız tilbe bol remixli saçma sapan pop şarkılarının yerine, Metallica, No Doubt, REM ve bir dünya eski şarkıyla keyifli keyifli ilerliyoruz.. Tamam bir kez Ankaralı Turgut (sanırım oydu) çaldı ama o anki durumumuzda şarkının sözleri bile anlamlı geldi. "Farkında değilsin zaman geçiyor, Biraz eğlen fırsat elden kaçıyor, kim ne yapsa aynı yere göçüyor usta.." Sonra tabii ki dee "bas bas paraları leylaaayaa bi daha mı gelicez dünyayaa..."  Adam yazmış diyor saygıyla anıyoruz ;) 



Aslında 6 duraklı Ölüdeniz çıkışlı turlar. Ama ben en çok ikisini beğendim.. Ayrıca postumuzu kilometrelerce uzunlukta yapmadan ikisinden bahsedelim kimseyi germeyelim dimi? ;)

Burası Mavi Mağara. Denizdeki mağaranın içi mükemmel.. Sessiz sakin.. Tabi o kadar insanla değil dalgıçlarla gitmiş olsak eminim daha farklı olurdu.. Bir sonraki seyahate bir not daha. Atladın bari bi de Dal di mi? ;)


Ordan çıkıyoruz yolumuzun üstünde sürekli gördüğümüz ufak teknelerden biri.. Amcam balık tutuyor, keyif yapıyor, belki de uzaklaşıyor.. Ne yapıyorsa iyi ki yapıyor diyor, içimizde iyice büyüyen kısançlıkla ordan da uzaklaşıyoruz..


İki koya uğrayıp, bol bol yüzüp, heyecanla beklediğimiz Kelebekler Vadisine geliyoruz.. Daha kafamızı kaldırır kaldırmaz karşılaştığımız manzaradan sonra haklı olarak "beni bırakın burda" diyorum etraftakilere.. Tabi yapma etme diyen yok.. Haklılar.. 



Evet her yerde olduğu gibi burası da ticarethane olmuş. Ama diğerlerine göre burası pek sevimli bir ticarethane. Tabelaların hepsi el yapımı.. Her yerde uyarılar var. Hiç biri öyle sert değil, hepsi sev burayı, sesini yükseltme ve kirletme diyor.. Bu tabelalardan herkese lazım, herkese..


Vadimize girdik. Sağ köşede hatıra bir şeyler alabileceğiniz yerler var. Üzüm ağacı hepsinin tavanı olmuş.. O bile doğal..


Dağ tepe tırmanmadan söyle bir manzaraya bakıyoruz.. Sonra herkesten önde hızlı hızlı kaybolma arzusuyla ilerliyoruz..


İlerledikçe çıkan bir diğer uyarı.. Kelebekler seste ölürlermiş meğer.. Her şeyi bilen, hep de sesli konuşan bir arkadaşım söyledi ;)


İşte bırakın beni diye uzaklaştığım manzara... Parmak arası terliklerimle resmen koştum şu yollarda. Ama ne desem az.. Kaybolma hissi, hem de böyle bir yerde.. 


Yollar böyle olunca genelde yerdeki taşlara bakıp basmak için sağlam yerler aranıyor.. Ama asıl manzara yukarıda. Bir soluklanın ve kafanızı kaldırın.. Kocaman dağlar sizi kolluyor..


1,5 km sonra minik şelalemize geliyoruz.. Amaç buraya gelmekten çok yolda kaybolmaktı sanırım. Buz gibi suda kendimize geldikten sonra geri dönüş için yine kaybolma ümidi ile yola çıkıyoruz.. 


Girişe yakınlaşırken vadinin heyecanıyla pek de ilgimi çekmeyen kamp alanına bakınmaya başlıyorum. Bir de ne göreyim.. Kamp alanının orta yerinde taşlardan barış sembolü yapılmış, içi de çiçeklerle doldurulmuş! Yukarıdan görünümünü göstermek için aradım internette ama bulamadım.. Mükemmel bir düşünce, mükemmel bir tema ve ortamla mükemmel bir uyum.. "Allah'ım kalayım burda hippi olayımm" diyorum, etraftan yine tık yok.. Garip.. ;)


Eminim vadideki bungalovları duymuşsunuzdur. İşte size bungalov caddesi..


Kalmak için ille de bungalov olsun derseniz, kesin Eylül, hatta Ekim gibi gidin derim.. Bu mevsimde bunlarda kalıp isilik olmayacak bünye insan değil, kesin süper kahramandır. Bungalovlar dışında çadırlar da var.. Kamp, kamp diye tutturan arkadaşlarınız varsa (!!) onların gönlü olsun diye orda çadır kurabilirsiniz.. ;)


Girerken dikkat etmediğim bir başka şey.. Hippi babanın traktörü. Orta yere koyup boyamışlar. Traktör olmasına rağmen içim gitti görüntüye bir de karavan olsaydı kesin sarılır ağlardım.. Belki kendimi zincirlerdim...


Bir saat olan süremizi tamamlayıp, biraz daha kalsaydık iyiydi bakışlarıyla şöyle bir sahile göz atıyoruz, ıklaya mıklaya teknemize biniyoruz.. 


Bir sonraki koyda tekrar denize girip, yüzüp, denizde uzanıp, denizi dinliyoruz.. Neler anlatıyor neler.. Yüzümüzde saf bir gülümseme ile vedalaşıyoruz.. 



Resimler aslında burayı anlatmak için inanın çok az.. Ölüdeniz her yanıyla bir cennet.. İlk fırsatta gidin demiyorum, fırsat yaratın ve acilen gidin diyorum.. İş güç hep orda inanın.. 
Hadi biraz da siz kaçın.. 

6 yorum:

  1. Dinledin mi yerime dalga seslerini..huzuru..ee ne denir ki bu post karsısında..imrendim, kıskandım, mutlu oldum, bidahaki kacıslarına bizde dahil olabilelim günün birinde die dua ettim..Ölüdeniz'i gezer gibi oldum..süperdi özetle aksam aksam bunu okumak:)))
    Not: Bilekliklerden 1'er adet acilen edinmeliim bayıldımm..onu da ben yaptım deme sakın:))))

    YanıtlaSil
  2. Didooo.. Bloğa ilk yorum yapan insan olarak tarihe geçtin.. beni de dünden beri acayip mutlu ediyorsun :) İnşallaahh hep beraber gideriz bir gün..
    p.s.: o bileklikleri ben yaptım, sana da yapalım ;)

    YanıtlaSil
  3. Fethiye'yi ben de çok severim.Bir daha giderseniz Saklıkent e de gidin derim.Buz gibi sularda kanyon yürüyüşü çok keyifli oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahh ahh inşallah en kısa zamanda gideriz, saklıkent'de şıpır şıpır parmak arası terliklerle geziniriz :(

      Sil
  4. deniz.....kum .....gunes.....en sevdigim 3-lu Aylin

    YanıtlaSil
  5. bileklikler harikaaaaaaa

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...